NOEL ÖNCESİ BERLİN- ARALIK 2014
Noel öncesi Berlin düşüncesi bile bizi heyecanlandırdı bu bizim hamile olarak ilk ve tabi ki çocuksuz son tatilimiz olacaktı.
Sunexpress in direk uçuşu ile Berlin Tegel Havalimanına ulaştık.
Berlin de iki havalimanı var ancak Tegel Havalimanı Schönefeld Havalimanından daha büyük ve daha çok tercih ediliyor.Tegel den şehre ulaşımın en uygun yolu otobüs. Metro hattı malesef yok. Havalimanı çıkışında otobüsleri rahatlıkla bulabilirsiniz. Biletinizi çıkmadan önce havalimanı içindeki bilet ofisinden ya da duraktaki biletmatiklerden alabilirsiniz.
Numarası x9 olan sarı otobüsler, her 10 dk da bir kalkıyor.
Elinizdeki bileti otobüse binmeden önce ya da otobüste damgalatmanız gerekiyor. Şimdi derseniz ya kim görecek bilecek. Türk ün kıvrak zekası işte .
Ben işinizi şansa bırakmayın derim
Otobüslerde metro gibi sonraki durağı gösteren ekranlar var. Konaklayacağımız otel otobüsle son durak olan Zoologisher Garten durağına yürüme mesafesinde.
–Zooligischer Garten–
Bu arada yaklaşık 17 dk da buraya ulaştık. Otele yerleşip biraz ısınıp kendimizi sokağa attık.
Yıkık Kilise(KAISER-WILHELM-GEDACHTNISKIRCHE )
İkinci dünya savaşında hasar görmüş ancak anı olarak kalması için onarılmayan yıkık kilise buraya yürüme mesafesinde. 22 Mart 1891’de I. Wilhelm’in doğum gününde kilisenin ilk temeli atıldı ve 1 Eylül 1895’de Sedantag’da kilisede ilk ayin yapıldı. Kilise beş kulesiyle çoğu insan’ın üzerinde büyük bir etki yaratıyordu. Bugünde mevcut olan ana kule’nin yüksekliği 113 metreydi ve bu da kilisenin Berlin’de en yüksek yapı olmasını sağlıyordu. Yapı’nın etrafındada yapılan binalarda aynı stilde yapıldı ve böylece yapıların bir uyum içersinde olması sağlandı.
Berlin’e yapılan hava saldırıları sonucu kilise 23 Ekim 1943 senesinde büyük bir yangına teslim oldu ve büyük bir hasar gördü. Naziler restore edileceğini söz verdi ancak savaşı kaybettiklerinden bu restorasyon gerçekleşmedi. Karşı devletlerde yanaşmayınca bu şekilde kaldı. 1951 yılında eski kilisenin ntamamen yıkılmasını ön gören bir proje gündeme geldi. ancak halk buna karşı gelince ufak çapta bir restore yapılarak ilk ayin 1961 yılında gerçekleşti.
Kilisenin yanında Christmas Marketler kuruluydu. Burada mola verip yılbaşı hediyeleri alabilirsiniz. El yapımı ürünleri inceleyebilir . Krep veya waffle yiyebilirsiniz.Sıcak şarap sevenler için en tazesi sanırım burada.
Yolun karşı tarafında 5 katlı Saturn Eropa Center var.
Burası sadece elektronik ürünleri içeren 5 katlı bir avm ödemelerinizi nakit ya da American Express ile yapabilirsiniz. Master ve Visa kartlar geçmiyor aklınızda bulunsun.
Brandenburg kapısı
Otelden buraya metro ile geldik. Almanya’nın Berlin şehrinin ana sembollerinden biridir. Kapı 1788-1791 yılları arasında yapılmıştır. 1806’dan sonra, Napolyon, Jena-Auerstedt Muharebesi’nde Prusya’yı yenince Quadriga’yı yerinden söktürdü ve Paris’e götürdü. 1814 yılında Prusyalı General Ernst von PfuelNapolyon’u yenip Paris’i ele geçirince Quadriga’yı geri aldı ve Berlin’e geri getirdi; Quadriga’daki zeytin dalı, Demir Haç ile değiştirildi.
Yağmura yakalanınca meydanda Starbucks cafe de bir kahve molası verdik. Hem ısındık hem de ıslanmadan yağmurun dinmesini beklemiş olduk.
Hava kararmıştı rotayı henüz bilemediğimizden Berlinin meşhur alışveriş merkezi Alexa ya attık kendimizi.
Akşam yemeğimizi burada yedik. Nordsee de somon menü 11 euro, Fatih Servet xl dürümü 5 euro
Ertesi gün otelden Zoologischer Garten otobüs durağına yürüdük. Bergama müzesine gitmek için alexanderplatz otobüsüne bindik.(100 numara) ulaşım için bizce en iyisi günlük bilet almak. 6,70 euroya gece 3 e kadar sınırsız kullanım yapabiliyorsunuz. Bilet alabileceğiniz makinalarda Türkçe seçeneği mevcut zaten Berlinde Türkçe konusunda asla sıkıntı çekmeyeceksiniz AVMlerde, Taxilerde , sokaklarda Türkçe konuşan birileri mutlaka karşınıza çıkıyor.
Stadtopera durağında inip müzeye ulaştık. Burası aynı zamanda müzeler adası olarak da anılıyor.
Bergama Müzesi
Bergama müzesi Berlin’deki en önemli 5 müzeden biri girişi 12 euro (audio guide dahil Türkçe dil seçeneği mevcut)
Almanca ‘Pergamonmuseum’ olarak bilinen Bergama Müzesinin inşaatına 1910’da başlanmış ve 20 yıl devam etmiş.
Müzeye giriş öncesi mont ve çantalarınızı emanete bırakmanız isteniyor emanet kasaları 1 euro ile çalışıyor.
Alt kat Bergama Zeus Sunağı, Milet’in Market Kapısı ,Asur ve Babil medeniyetlerine ait eserler bulunuyor eserlerin gerçek topraklarından numaralandırılarak söküldüğü müzede ise tekrar birleştirildiği biliniyor. Üst kat ise İslami eserlerden oluşuyor İznik çinisi ve halılar özenle korunarak sergileniyor. Eserlerin çoğu Anadoludan gitmiş veya birçoğu Osmanlı Devletinin son demlerinde hediye edilmiş.
Berlin Kathedrali(Berliner Dom)
Müzeyi gezdikten sonra Berliner Dom a uğradık. Müzeye çok yakın nehir kenarında. Katedral ilk olarak 1700lerin ortasında Johann Boumann tarafından Barok tarzında tasarlanmıştır. 1822’de Karl Friedrich Schinkel neo-klasik bir tarzda yapıyı yeniden modellemiştir. 1894 yılında Alman imparatoru II. Willhelm kilisenin yıkılarak yeniden yapılmasını emretmiştir. Mimar Julius Raschdorff tarafından yeniden Neo-barok tarzında tasarlanan katedral 1905 yılında bitirilmiştir. II. Dünya Savaşı boyunca ağır hasar gören katedral, 1975-1981 yılları arasında bu kez mimar Günter Stahn tarafından tasarlanarak yeniden yapılmıştır. Katedralin en üst katından şehri seyredebilir güzel fotoğraflar çekebilirsiniz. Eğer bizim gibi şanslıysanız bir dini törenede seyirci olarak katılabilirsiniz.
Checkpoint -Charlie
Otobüsle checkpoint charlie ye geldik. Burası Berlin doğu ve batı olarak ikiye bölündüğünde geçiş noktasıydı.Bu geçiş kapısı sadece müttefik askerleri, büyükelçiler, bu kişilerin aileleri, yabancılar, Federal Almanya’nın Demokratik Almanya’daki temsilcileri ve çalışanları ve Demokratik Alman üst düzey yöneticileri tarafından kullanılabiliyordu.
2.Dünya savaşının bitiminden sonra 27 ekim 1961’de bu noktada karşı karşıya gelen Sovyetler Birliği ve ABD asker ve panzerleri 16 saat boyunca tek bir kurşun atmadan karşılıklı beklemişlerdir. O tarihte atılacak tek kurşunun 3. Dünya Savaşının başlangıcı olacağı düşünülmektedir. Söz konusu gerginlik, zamanın ABD başkanı J. F. Kennedy nin sovyet başkanıyla yaptığı görüşmeler sonucunda giderilmiştir.
Soğuk Savaş’ın diğer kalıntıları olarak ise bariyerler, geçiş noktası sinyal sistemi ve Berlin Duvarı anıtı bu alanda sergileniyor. Buradaki ABD sektörüne ait kontrol kulübesi orijinal değildir, orijinali Müttefikler Müzesinde’dir.
Berlin duvarı kalıntıları bu noktanın az ilerisinde. Geçmişte yaşananların izlerini görmek sizleri hüzünlendirebilir.
Branderburg kapısına gece gitmiştik ancak gündüz gitmesek olmazdı.
Sonra hemen yan taraftaki Yahudi anıtını gezdik.
Anıtın yan sokağında Monster burger var kesinlikle tavsiye ederiz sosisleri çok lezzetli öğle yemeğinizi burada yiyebilir birşeyler içerek mola verebilirsiniz.
Elimizdeki haritadan postaneyi bulduk ve artık klasik hale gelen kendimize bir kart attık
Berlin duvarının asıl ve en büyük kalıntısı Ostbahnhof da. Metro ile aktarma yaparak yaklaşık 20 dk da buraya ulaştık. Burası East side gallery olarak da anılıyor. Nehrin kenarındaki duvarlar boyanarak bir açık hava müzesine dönüştürülmüş. Hemen hemen hepsiyle fotoğraf çektirmek isteyeceksiniz insanlar fotoğraf çektirmek için zaman zaman birbirlerini beklemek zorunda kalıyorlar.
Duvarın bitiminden sağa doğru devam edip köprüyü geçtiğinizde kendinizi Kreuzberg de bulursunuz.
–Binadaki hoşgeldiniz yazısına dikkat–
Burası Türklerin yoğun yaşadığı bölgelerden biri hava oldukça soğuktu ve uzun bir yürüyüş yapmıştık.
Mağlum hanımda hamile buralarda nerede yemek yeriz diye bir Türk çifte danıştık. Bize Hasır restaurantı önerdiler. İçeri girdiğimizde birde ne göreyim meğer burası benim patronun mekanıymış
isim belirtmeyelim sıcacık memleket kokan mercimek çorbasının ardından iskender süper oldu vallahi.
Bu arada az kalsın unutuyordum tuvaletler her yerde buna AVMlerde dahil paralı:)
Son gece kaldığımız otelin arkasında bir İtalyan restaurantı bulduk. Çok şık döşenmişti garsonların hepsi İtalyandı bize servis yapan garson Türk olduğumuzu anladı bize türkçe afiyet olsun dedi.Pizzalar çok lezzetliydi tam italyan pizzası süperdi tabağı yalayacaktık neredeyse
Trabi(trabant)
Trabant, Doğu Almanya yapımı otomobil. Sahip olmak yıllarca beklemeyi gerektirirdi.
Adını üretime başladığı yıllarda uzaya fırlatılan Sputnik’ten alan ve Almanca uydu anlamına gelen Trabant’ın üretimine 1957’de başlandı.
Trabantlar, sosyalist rejimin statü sembollerindendi. Halk arasında Trabant’ı olanlar ve olmayanlar diye bir ayrım vardı. Trabant’ı olanlar şanslıydı. Zira Trabant’a yani Almanya’da halk arasındaki adıyla Trabi’ye sahip olmak o kadar kolay değildi. Trabi sahibi olmak için önce devlete bu talep iletiliyor daha sonra da teslimat için sıraya giriliyordu.Şimdi bunlardan bir tane kiralayıp Berlin sokaklarını dolaşma şansınız var.
Bir kaç güzel fotoğrafla noktalıyoruz…
Bir seyahati daha noktalarken bu iki kişi olduğumuz son seyahatimiz
Doruk bebek nisanda bizimle olacak…
Hoşçakalın…
İlginizi çekebilecek yazılar:
-
-
KİTAP ÖNERİMİZ
FİLM ÖNERİMİZ
ÖNERDİĞİMİZ SİTE
- © Sağ Tıklama Engeli
Etiketler
ABD Afrika antalya araç kiralama Avrupa bangkok bebekle seyahat bisiklet bisikletle avrupa bisikletle dünya turu bisikletle seyahat Doruk dünya dünya turu e-vize erdem gürses gezgin gezi gezimanya Hindistan ikigezginiz japonya levent akdoğan minik gezgin motorla seyahat new york pasaport pasaport zammı schengen setur seyahat seyahat uyarısı sırtçantalılar tatil tayland tokyo Türkiye vize vize muafiyeti vizesiz vizesiz seyahat Çin çeşme çocukla seyahat İstanbul-