yatay bisiklet

Yatay bisikletle dünya turu

Yatay bisikletimizle çıktığımız dünya turunun Avrupa ayağını tamamladık. Eşim Nicolas’la birlikte şimdiki rotamız Asya, Okyanusya ve Güney Amerika. Turumuzu 4 yılda bitirmeyi hedefliyoruz

 

YATAY bisikletle 4 yıl dünya turu… Bu tek cümleyle bile insanın aklında birçok soru beliriveriyor. Kim, nasıl, kaç yıl, hangi ülkeler? Yatay bisiklet nedir? Eşim Nicolas ile tanışmamızdan çok önce, seyahat virüsü ikimizin de kanına ayrı ayrı girmiş.
Nicolas’la Ankara’da çalışırken,  bir internet sitesi sayesinde birçok yabancı gezginle tanışma fırsatımız oldu. Evimizde ağırladığımız insanları, zamanla bisikletçiler arasından seçmeye başladık. Gönlümüz bisiklete kaymaya başlamıştı. Ayrıca bir ülkede daha verimli kalarak, o ülkenin kültürünü özümsemek, uzun soluklu arkadaşlar edinmek ve unutulmaz tecrübeler yaşamak istiyorduk. Bisiklet tüm bunları dilediğimiz gibi yaşayabileceğimiz tek ulaşım aracıydı.

‘35 kilo makarna yedik’
Ve karar verilmişti: Tüm dünya gezilecek, bisiklet kullanılacak! Birbirini seven iki insanın beraber yaşayacağı bu macerayı evlilikle taçlandırmak istiyorduk. Seyahatimiz, balayımız olacaktı. İlk iş, gezmek istediğimiz ülkelerden oluşan bir rota hazırlamak oldu. Bu rotayı tamamlamak için 4 yıl gerektiğini hesapladık; 2 yıl plan yaptık. Bu 2 yılın son dönemlerinde işlerimizden istifa edip birkaç ay boyunca hazırlıklarımızı hızlandırdık: Evlilik hazırlıkları, bisiklet seçimi, deneme turları, malzeme seçimi, vize araştırmaları, geçeceğimiz ülkelerin şart koştuğu aşıları olmak, tecrübeli bisikletçilerin yazılarını okumak, vedalaşmak…
14 Nisan 2014’te Fransa’dan başladık pedallamaya. İsviçre, Avusturya, Çek Cumhuriyeti,Slovakya, Macaristan, Sırbistan, Bosna Hersek, Hırvatistan, Karadağ, Arnavutluk, Yunanistan’ı geçtik. 223 günde 8000 km pedalladık. 35 kilo makarna, 130 küsur ton balığı konservesi, bir o kadar Mısır konservesi tükettik. 130 gece çadırda, 11 gece hostelde, geri kalan gecelerde ise arkadaşlarda ve konuk edildiğimiz evlerde kaldık.
Olumsuzluklar da oldu tabii. Çok düştük, 2 defa kene soktu, ıslandık, üşüdük, yüzümüze tükürük yedik, ülke bayraklarımızı görenlerin suçlamalarına maruz kaldık. Tüm bunlara değdi çünkü tabularımızı yıktık, değiştik, sınırlarımızı aştık. Değişik kültürler gördük, yöresel yemekler yedik, korkarak girdiğimiz ülkelerin vatandaşları tarafından evlerinde ağırlandık. Sattığı 1 kilo elmanın parasıyla geçinen adamın hediye ettiği elmaları yedik.

‘3 yıl daha yollardayız’
23 Kasım 2014’te Ankara’ya vardık ama yolculuğumuz bitmedi. Avrupa sadece bir ısınma turuydu. Esas macera bundan sonra başlıyor. Mart 2015’te tekrar yollara düşüp Asya, Okyanusya ve Güney Amerika’ya uzanacağız. 3 yıl daha yollardayız.
Çadır, uyku tulumları, şişme matlar, tencere seti, ocak, bilgisayar, elektronik Kitap, fotoğraf makinesi, yazlık ve kışlık kıyafetler, ayakkabı, bisiklet tamiri için teknik malzemeler, ilk yardım çantası gibi 4 yıl boyunca her türlü iklim koşulunda lazım olabilecek eşyaları bisiklet çantalarımızda taşıyoruz. Bisikletimiz, ulaşım aracımız, çadırımız, evimiz oldu.

‘Bağışlarla turluyoruz’
Bisikletlerimiz farklı; İngilizce adı ‘recumbent’. Türkçe’de ‘yatay bisiklet’ olarak adlandırılabilir. Türkiye’de üreticisi yok ve pek bilinmiyor. Bu sebeple Çek Cumhuriyeti’nde üretim yapan bir firmadan aldık. Konfor konusundaki üstünlüğü, bu bisikleti tercih etme nedenimiz.
Herkesin aklına gelen ilk soru, bu geziyi nasıl finanse ettiğimiz oluyor. 2 yıllık hazırlık döneminde bir kenara koyduğumuz birikimimiz ve bize destek olmak isteyen takipçilerimizin bağışlarıyla Avrupa turumuzu gerçekleştirdik. Yeni rotamız için de sponsor arayışı içindeyiz. Planladığımız rotamızı, gelecek destekler sayesinde başarıyla tamamlayabileceğiz

kaynak;www.milliyet.com.tr